Açıköğretim İlahiyat Arapça 4. Dönem DersleriAöf İlahiyat

Tekid Arapça – Açıköğretim İlahiyat Arapça Dersleri

 

Tekîd

Karşımızdaki kişilere duygu ve düşüncelerimizi kelime ve cümlelerleanlatırız. Muhataplarımız bizim sözlerimize her zaman aynı derecede inanmayabilir. Bunun da çeşitli sebepleri olabilir. Bazen karşımızdaki kişi bizi iyi tanımıyor olabilir. Bazen söylediğimiz söz kesinlik ifâde etmeyebilir.


Bu gibi durumlarda muhatabımızı iknâ etme yollarına başvururuz. Mesela karşımızdakini inandırmak için yemin ederiz. Kimi zaman söylediğimiz bir  harfi, bir ismi hatta bir fiil veya isim cümlesi bile olsa olduğu gibi tekrar ederiz. Özetle, karşımızdakinin sözümüzün doğruluğuna, düşündüğümüz gibi ifâde ettiğimize ve sözümüzün başka bir anlam taşıma ihtimali bulunmadığına inandırmak için o sözü tekrar ederek pekiştiririz.

İşte bu üsluba Arapçada tekîd denir. Arapçadaki tekîd (sözü pekiştirme, muhâtabı sözümüze inandırma) üslubu lafzî ve manevî olmak üzere iki kısımda ele alınır. Lafzî tekîd yapılırken bir isim, bir fiil, bir harf veya bir cümle tekrarlanır.


Ali geldi, geldi. .جَاءَ جَاءَ عَلِيٌّ


Ali geldi, Ali. .جَاءَ عَلِيٌّ عَلِيٌّ


Manevî tekîd ise pekiştirmek istenilen isimden sonra bazı kelimelerin getirilmesine tarzında olur. Misal olarak وَصَلَ أَحَدُ الْعُلَمَاءِ إلَى القَمَرِ “Bilginlerden biri aya ulaştı” dediğimiz zaman, burada bu sözü duyan kimsenin aklına çeşitli ihtimaller gelir. O bilgin ayın üzerine mi indi, onun yörüngesine mi oturdu veya ilmî bakımdan onun sırlarına mı vâkıf oldu? Bunlardan herhangi
birinin kastedilmiş olması muhtemeldir. Ancak وَصَلَ أَحَدُ الْعُلَمَاءِ إلَى القَمَرِ نَفْسِهِ “Bilginlerden biri ayın bizzat kendisine ulaştı” dediğimiz zaman bütün bu muhtemel yan mânâlar ortadan kalkar. Karşımızdaki kişi bizim sözümüzün gerçek mânâsını anlamış olur. Bu cümlemizdeki نفسه sözümüz tekîdi manevî unsurudur.


Arapçada tekîd terimi bazı kitaplarda tevkîd şeklinde de anılır. Cümlede önce geçen ve gerçek mânâsı vurgulanmak istenene müekkked, müekkedin mânâsını muhâtabın zihnine yerleştirmek maksadıyla tekrarlanan isim, fiil, harf veya cümleye ise müekkid denir.

 

Tekid  Dil Bilgisi


Tekîd, söylenen sözü hitâbedilenin zihninde yerleştirmek ve pekiştirmek demektir. Günlük konuşmalarımızda maksadımızı karşımızdaki kişiye anlatabilmek için bazen bir ismi, bir fiili, bir harfi ve bir cümleyi hatta onların mürâdifini (eş anlamlısını) tekrarlarız. İşte tekrarladığımız bu söze Arapçada tekîd denir. Bazı kitaplarda müekkid (tekîd edici, pekiştirici söz) de
denilmektedir. İlk olarak söylediğimiz söze müekked (kuvvetlendirilen, pekiştirilen) denilir.


İrâb bakımından müekkid/tekîd (tekrarlanan söz) müekkede (birinci söze) tâbîdir, uyar. Başka bir ifâdeyle tekîd tevâbidendir. İrâb bakımından kendisinden öncekine tâbi olan sıfat, bedel, atıf, tekîd ve atfı beyândan biridir.


Tekîd iki kısma ayrılır:


A. Lafzî Tekîd ( (التأْكِيدُ اللَّفْظِيُّ


B. Manevî Tekîd ( (التأكِيدُ الْمَعْنَوِيُّ


A. Lafzî Tekîd:


Lafzî tekîd, muhatabımız tarafından sözümüzün yanlış anlaşılmaması, yanlışn olduğu zannedilmemesi, dikkatle dinlenmesi, önem verilmesi gibi sebeplerle söylediğimiz bir sözü aynen veya mürâdifiyle (eş anlamlısıyla) tekrarlamaktır.


Bu anlattıklarımızı hemen şu örneklerde gösterelim:


a. İsmin tekrarlanması:


Odur, o. . هُوَ هَوَ


Zeyd geldi, Zeyd: جَاءَ زَيْدٌ زَيْدٌ


Arslan geliyor, arslan: (isim tekrarlanmış) يَأْتِي الأَسَدُ الأَسَدُ


b. Fiilin tekrarlanması


Ömer kalktı, kalktı. (fiil tekrarlanmış) قَامَ قَامَ عُمَرُ


c. Harfin tekrarlanması


Evet, Evet. (Cevap harfi olan نَعَمْ tekrarlanmış) نَعَمْ ، نَعَمْ

Aşağıdaki örneklerde de mürâdifler (eş anlamlılar) tekrar edilmiştir.


Ali oturdu, oturdu. جَلَسَ قَعَدَ عَلِيٌّ
 

Bu, aslandır, aslan. هَذَا لَيْثٌ أَسَدٌ
 

Evet, Evet. نَعَمْ جَيْرِ
 

 Aşağıdaki âyet ve hadislerde altı çizili kelimeler lafzî tekîd örnekleridir.

Dikkatle inceleyelim:


[22 ﴿كَلاَّ إِذَا دُكَّتِ الأَرْضُ دَكًّا دَكًّا * وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا﴾ [سورة الفجر 21
 

“Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı,
 

Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği zaman..”
 

[5 ﴿كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُون * ثمُ كَلاَّ سَوْفَ تَعْلَمُون﴾ [سورة التكاثر: 4
 

“Hayır, ileride bileceksiniz. Yine hayır, ileride elbetteki bileceksiniz”
 

[20 ﴿…فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ثمَُّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ….﴾ [سورة المدَّ ثِّر: 19
 

“Canı çıkasıca nasıl da ölçtü biçti! Yine canı çıkasıca nasıl da ölçtü biçti”.


“واللهِ لأَغْزُوَنَّ قُرَيْشًا ، وَاللهِ لأَغْزُوَنَّ قُرَيْشًا ، واللهِ لأَغْزُوَنَّ قُرَيْشًا” (الحديث)
 

“Allaha yemin olsun ki Kureyşle savaşacağım! Allaha yemin olsun ki Kureyşle savaşacağım! Allaha yemin olsun ki Kureyşle savaşacağım!”


“اللهُمَّ اشْهَدْ ! اللهُمَّ اشْهَدْ ! اللهُمَّ اشْهَدْ !”


“Şâhit ol Yâ Rab! Şâhit ol Yâ Rab! Şâhit ol Yâ Rab!”


Not: Tekîd bulunan bir cümlenin tahlili


Mektubu yolladı, gönderdi بَعَثَ الْكِتَابَ أرْسَلَهُ


Cümlesinin tahlili (öğelerine ayrılması, analizi) diğerleri için de bir örnektir.


بَعَثَ : Mâzî fiildir, fâili هُوَ zamiridir. الكِتَاب : Mefûlün bihtir.


أَرْسَلَ : Yine mâzî fiildir. Birinci fiil olan بَعَثَ nin anlamca mürâdifi/müterâdifi (eş anlamlısı) ve müekkidi/tekîdidir. Bunun da fâili müstetir هُوَ zamiridir. Sondaki هَاء zamiri ise mefûlün bihtir. Bulunduğu yer itibariyle (mahallen) mansûbtur.


B. Manevî Tekîd


Manevî tekîd de yukarıda söylediğimiz sebeplerden dolayı bazı kelimeler kullanılarak yapılır. Bu kelimelerin başlıcaları şunlardır:

النَّفْسُ ، الأَنْفُسُ ، الْعَيْنُ ، ذاتٌ ، الأَعْيُنُ ، جمَِيعٌ ،كُلٌّ ، كِلاَ ، كِلْتَا ، أَجمَْعُ ، جمَْعَاء .


أَهْدَى الوَلَدَ الوَالِي نَفْسُه Çocuğa vali bizzat/kendisi hediye verdi. Böyle bir cümleye نَفْسُه kelimesini zikretmeden duyan kimse, hediyeyi valinin koruması, görevlisi veya hizmetçisinin verdiğini anlayabilir, öyle düşünebilir. İşte böyle bir anlama ihtimalini ortadan kaldırmak için نَفْسُه “onun bizzat kendisi” ifadesini söyleriz. Böylece sözümüzü pekiştirmiş yani tekîd etmiş oluruz.

Şimdi kolayca anlaşılmasını sağlamak amacıyla manevî tekîd için kullanılan kelimeleri gruplandırarak açıklayalım:


نَفْس . 1 ve عَيْن kelimeleri ile tekîd


Yukarıda zikredildiği gibi manevî tekîd için kullanılan kelimelerden نَفْس ve عَيْن kelimelerinin müfred bir kelimeyi tekîd için kullanıldığında müfred olarak, birden fazla varlığı gösteren kelimeleri tekîd için kullanıldığında ise أَفْعُل vezninde olan cemilerini (çoğullarını) أَعْيُنٌ ve أَنْفُسٌ kullanırız.


Aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi bu iki kelime birer zamire bitişir ve bu zamir, müfred, tensiye, cemi, müzekker ve müennes olma yönünden kendisinden önceki isimle uyum halinde olur.


Hükümdar kendisi geldi. . قَدِمَ السُّلْطَانُ نَفْسُهُ / عَيْنُهُ
 

Fatma kendisi reddetti. . رَفَضَتْ فَاطِمَةُ نَفْسُهَا / عَيْنُهَا
 

İki bakanın kendileri geldiler . قَدِمَ الْوَزِيرَانِ أَنْفُسُهُمَا /أَعْيُنُهُمَا
 

İki prensesin kendileri bizi ziyaret ettiler. . زَارَتْنَا الأَمِيرَتَانِ أَنْفُسُهُمَا / أعيُنُهُمَا
 

Bakanların kendileri geldi. .قَدِمَ الْوُزَرَاءُ أَنْفُسُهُمْ / أَعْيُنُهُمْ
 

Kraliçeler kendileri geldi. . جَاءَتِ الْمَلِكَاتُ أَنْفُسُهُنَّ / أَعْيُنُهُنَّ


كُل . 2 ve جمَِيع kelimeleriyle tekîd Bu tür tekidler marifeyi tekîd ederler ve ihâta (içerme) anlamı taşıdıkları için parçaları bulunan bir bütünü ifâde eden müfred kelimeleri veya cemileri
(çoğulları) tekîd ederler.


[ ﴿هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الأَرْضِ جمَِيعًا﴾ [سورة البقرة: 29


“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı”.


[ ﴿وَللهِ غَيْبُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَإِلَيْهِ يُرْجَعُ الأَمْرُ كُلُّه فَاعْبُدْهُ وَتَوَكَّلْ عَلَيْهِ﴾ [هود” 123


“Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allaha aittir. Her iş Ona döndürülür.Öyleyse Ona kulluk et ve Ona dayan.”

İmtihanlarda öğrencilerin hepsi başarılı oldu: نَجَحَ التَّلاَمِيذُ جمَِيعُهُمْ فِي الاِمْتِحَانَاتِ


Geçen ay bu kitabın hepsini okudum: قَرَأتُ هَذَا الْكِتَابَ كُلَّه فِي الشَّهْرِ الْمَاضِي

3. Müsennâ isimlerin tekîdi, كِلا ve كِلْتَا kelimeleriyle tekîd Bunlardan كِلا müzekker, كِلْتَا ise müennes isimleri tekîd ederler. Bu durumda her ikisi de müsennâ zamîrine muzâf olurlar. Bu ki kelimenin irâbları müsennâ isimlerdeki gibi merfû halleri elif ( ا ) , mansûb ve mecrûr durumlarında ise ( ي) harfi iledir.

Örnekler:

sart-edatlari12

Not: كِلا ve كِلْتَا kelimeleri zâhir (açık) isme muzâf olurlarsa irâb alâmeti, takdîrî harekedir, bu iki kelimenin şekli değişmez. Bu durumda كِلا ve كِلْتَا içinde cümlede bulundukları yere göre irâb alırlar. Ancak “her ikisi de” كُلٌّ مِنْهُمَا “o ikisinden her biri” anlamındadırlar, dolayısıyla lafzan içinde bulundukları yere göre cümlenin unsuru olan ve irâb alan كِلا ve كِلْتَا tekîd anlamını ifâde ederler.

sart-edatlari13

sart-edatlari14

Bu her iki bağ da, (her sene devamlı surette) ürününü verdi”.

[ ﴿إمَّا يَبْلُغَنَّ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُلْ لهَمَُا أُفٍّ﴾ [سورة الإسراء: 23


“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “of!” bile deme”

4 ve جمَْعَاء kelimeleriyle tekîd أجمَْع da كُلّ kelimesi gibi müsennâdan başka kelimeleri tekîd eder ise de bunun sıygası (kipi) müekkede (tekîd edilene) göre değişir. Müfred, müzekkerin
tekîdinde أجمَْع , müennesin tekîdinde ise جمَْعَاء , müzekker cemin tekîdinde أجمَْعِين / أَجمَْعُونَ , müennes cem in tekîdinde ise جمَُع ile tekîd edilir.

Misaller:


Ordunun hepsi geldi. جَاءَ الجَْيْشُ أَجمَْعُ


Bölüğün hepsi gitti. ذَهَبَتِ الْكَتِيبَةُ جمَْعَاءُ


Öğrencilerin hepsi geldi ve ben onların hepsini gördüm.


جَاءَ الط لاَّبُ أجمَْعُونَ وَرَأَيْتُهُمْ أَجمَْعِينَ


Kadınların hepsi çalıştılar. عَمِلَتِ النِّسَاءُ جمَُعُ


[94- ﴿فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجمَْعُونَ﴾ [الشعراء: 93


“Artık hem onlar, hem azgınlar ve İblisin ordusu oraya (cehenneme) tepetaklak atılırlar”.


Bunlardan başka أجمعُ nun tâbiîlerinden olmak üzere أبْصَعُ ، أَبْتَعُ ، أَكْتَعُ lafızları vardır. Bunlarla tekîd yapılırken yalnız başlarına kullanılmayıp أجمعُ dan sonra zikrolunurlar.


Ordunun bütün hepsi geldi. جَاءَ الجَيْشُ أَجمَْعُ أَكْتَعُ / أبْتَعُ / أَبْصَعُ


Ordunun bütün hepsi geldi. جَاءَ الطُّلاَّبُ أَجمَْعُونَ أكْتَعُونَ / أبْتَعُونَ / أَبْصَعُونَ


Ordunun bütün hepsi geldi. رَحَلَتِ الْقَبِيلَةُ جمَْعَاءُ كَتْعَاءُ / بَتْعَاءُ / بَصْعَاء


Ordunun bütün hepsi geldi. جَائَتِ النِّسَاءُ جمَُعُ كُتَعُ / بُتَعُ / بُصَعُ


Yukarıdaki örnek cümlelerde olduğu gibi bunların ayrıca mânâları olmayıp أجمَعُ / جمَْعَاء dan sonra daha fazla tekîd ifâde etmek için kullanılırlar.


كُل . 5 ve أَجمَْع kelimeleriyle zamirler de tekîd olunurlar.

sart-edatlari15

نَفسve عَيْن kelimeleriyle muttasıl merfû zamirin tekîd edilebilmesi için önce merfû zamirle tekîd edilir, sonra bu kelimeler getirilir.


Siz kendiniz gidiniz. اِذْهَبُوا أَنْتُمْ أَنْفُسُكُمْ
 

Kendiniz kalkın. قُومُوا أنْتُمْ أَنْفُسُكُمْ
 

Okula bizzat uğradım. مَرَرْتُ أَنَا نَفْسِي إلَى الْمَدْرَسَةِ
 

Sen kendin söyledin. قُلْتَ أَنْتَ نَفْسُكَ
 

O bizzat kendi gitti. ذَهَبَ هُوَ نَفْسُه
 

Topluluk kendileri geldiler. القَوْمُ حَضَرُوا هُمْ أَنْفُسُهُمْ
 

Kadınlar kendileri geldiler. جَاءَتِ النِّسَاءُ أَنْفُسُهُنَّ
 

Ancak nasb ve cer hâlinde bulunan zamirleri tekîd ederken bu munfasıl zamirler gerekli değildir.
كل

 ve أجمَْع kelimelerinin her ikisiyle birlikte كلّ kelimesi önce söylenmek şartıyla tekîd edilendir:

sart-edatlari16

Not: نَفس ve عَين kelimeleri zâid باء harfiyle cer olunduğu da olur. O halde metbûlarına (tekîd ettikleri kelimelere) göre irâbları mahallî olur.

sart-edatlari17

sart-edatlari18

İlgili Makaleler